Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
Phrasals | ||
Öbek Fiiller | bir şeyden kaynaklanmak | spring from something f. |
Öbek Fiiller | bir şeyden kaynaklanmak | proceed from f. |
Öbek Fiiller | bir şeyden kaynaklanmak | rest in something f. |
Öbek Fiiller | bir şeyden kaynaklanmak | arise from something f. |
Öbek Fiiller | bir şeyden kaynaklanmak | arise out of something f. |
Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | (bir şeyden) kaynaklanmak | arise out of (something) f. | ||
Criticism arising out of these problems should therefore be directed mainly at the Member States. Bu nedenle bu sorunlardan kaynaklanan eleştiriler esas olarak Üye Devletlere yöneltilmelidir. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | (bir şeyden) kaynaklanmak | come from (something) f. | ||
We often say that there is no discrimination worse than that which comes from happening to be a woman. Sık sık kadın olmaktan kaynaklanan ayrımcılıktan daha kötü bir ayrımcılık olmadığını söyleriz. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | (birinden/bir şeyden) kaynaklanmak | emanate from (someone or something) f. | ||
But, you see, every irregularity in the area as a whole emanates from Kosovo. Ama görüyorsunuz, bölgedeki tüm düzensizlikler Kosova'dan kaynaklanıyor. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | (bir yerden/bir şeyden) kaynaklanmak | originate in (some place or something) f. | ||
There are manifest problems originating in the Commission's system and in the way it works. Komisyon'un sisteminden ve çalışma şeklinden kaynaklanan açık sorunlar vardır. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | (birinden/bir şeyden/bir yerden) kaynaklanmak | spring from (someone, something, or some place) f. | ||
This is useful as a framework directive but I would not like to see lots of further directives springing from it. Bu bir çerçeve yönerge olarak yararlıdır ancak bundan kaynaklanan çok sayıda başka yönerge görmek istemem. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | (birinden/bir şeyden) kaynaklanmak | rest in (someone or something) f. | ||
Öbek Fiiller | (bir şeyden) kaynaklanmak | rise out of (something) f. | ||
Öbek Fiiller | (bir şeyden) kaynaklanmak | base off (of) (something else) f. | ||
Öbek Fiiller | bakış açısı/yaklaşımı (birinden/bir şeyden) kaynaklanmak | come from (someone or something) f. | ||
Öbek Fiiller | (bir şeyden) kaynaklanmak | flow from (something) f. | ||
Öbek Fiiller | (bir yerden/bir şeyden) kaynaklanmak | originate from (some place or something) f. | ||
Öbek Fiiller | (bir şeyden) kaynaklanmak | result from (something) f. | ||
Öbek Fiiller | (bir şeyden) kaynaklanmak | stem from (something) f. | ||
Idioms | ||||
Deyim | (bir şeyden) kaynaklanmak | be rooted in (something) f. |